Denizlerimizdeki Balıkların Zoocoğrafik Kökenleri ve Lesepsiyen Türler
Şahsım da dahil olmak üzere, balıklar ile ilgili çeşitli araştırmalara
birkaç kez merak salan kişiler de olsak, yıllarca türler ile ilgili olarak
yoğun kafa da yorsak sık sık görürüz ve duyarız "Atlantik-Akdeniz
Göçmeni", "Hint-Pasifik Kökenli" veya "Kızıldeniz Göçmeni (Lesepsiyen
Göçmen)" kavramlarını ve ayrıca bu kavramların karmaşası içerisinde
bulabiliriz kendimizi. İşte bu sebeple konunun önemini ve bloğumuzun gereğini
yerine getirerek bu karmaşıklığın çözülmesine ışık tutacağız.
Bazı türlerin kökenleri (Origin) ;
·
IP: Indo-Pacific
·
RS: Red Sea
·
AT: Atlantic
·
AM: Atlantic & Mediterranean
·
M : Mediterranean
·
WA: Western Atlantic
·
ST: Subtropical
·
IO: Indian Ocean
·
PG: Persian Gulf,
·
PO: Pacific Ocean
·
TA: Tropical Atlantic
·
CT: Circumtropical
·
BA: Boreal Atlantic
·
Cas: Caspian Sea
·
Co: Cosmopolitan
Bu anlam karmaşasını çözmek için birkaç soruyla konuya başlamamız
gerekiyor; “Göçmen (Migration)" nedir? Lesepsiyen (Lessepsian) ve
Hint-Pasifik (Indo-Pacific) aynı anlamda mıdır? Bunları değerlendireceğiz.
Tanımlara geçmeden önce sularımızda kayda geçmiş türlerin biyocoğrafik bazı
tanımlamalarını paylaşmakta fayda görüyorum.
- Akdeniz (Mediterranean) Canlı türlerinin "Akdeniz"
bölgesindeki dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlamak için kullanılan
"Zoocoğrafya terimi" 'dir.
İngilizce terimden yola çıkarsak;
"Mediterranean" = "Akdeniz" anlamındadır.
Bu biyocoğrafik terim denizler için kullanıldığında “Akdeniz", karasal
bölgeler için kullanıldığında da; bu denize kıyısı olan karasal bölgeler ve
adalar düşünülebilir. Bu terim çoğu bilimsel kaynakta kısaca "M" kodu ile anılmaktadır.
- Atlantik-Akdeniz (Atlanto-Mediterranean) okyanus ve deniz
isimlerinin birleştirilip kısaltılmasıyla oluşturulmuş, canlı türlerinin
"Atlantik (yada Atlas) Okyanusu" ve "Akdeniz"
bölgelerindeki dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlamak için kullanılan
"Zoocoğrafya terimi" 'dir.
İngilizce terimden yola çıkarsak;
"Atlanto" = "Atlantik (yada Atlas)",
"Mediterranean" = "Akdeniz" anlamındadır.
Bu biyocoğrafik terim denizler için kullanıldığında "Atlantik (veya
Atlas) Okyanusu-Akdeniz", karasal bölgeler için kullanıldığında da; bu
okyanuslara kıyısı olan karasal bölgeler ve adalar düşünülebilir. Bu terim çoğu
bilimsel kaynakta kısaca "AM"
kodu ile anılmaktadır.
- Hint-Pasifik (Indo-Pacific) aslında okyanus isimlerinin birleştirilip
kısaltılmasıyla oluşturulmuş, canlı türlerinin "Hint Okyanusu" ve
"Pasifik Okyanusu" bölgelerindeki dağılımını veya
münasebetini kısaca tanımlamak için kullanılan "Zoocoğrafya
terimi" 'dir.
İngilizce terimden yola çıkarsak;
"Indo" = "Hint", "Pacific" =
"Pasifik" anlamındadır.
Bu biyocoğrafik terim denizler için kullanıldığında "Hint
Okyanusu-Pasifik Okyanusu", karasal bölgeler için kullanıldığında da; bu
okyanuslara kıyısı olan karasal bölgeler ve adalar düşünülebilir. Bu terim çoğu
bilimsel kaynakta kısaca "IP" kodu
ile anılmaktadır. Birçok çalışmada “Kızıldeniz “ kökenli
türler Hint-Pasifik (Indo-Pacific) kökeni çatısı altında toplanmaktadır.
Konuyu karmaşık hale getiren esas konu
budur. Çünkü Kızıldeniz aynı Akdeniz, Ege, Marmara
ve Karadeniz gibi birbirine veya bir okyanusa su yoluyla bağlı bir denizdir.
- Kızıldeniz (Red Sea) Canlı türlerinin “Kızıldeniz”
bölgesindeki dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlamak için kullanılan
"Zoocoğrafya terimi" 'dir.
Bu biyocoğrafik terim denizler için kullanıldığında “Kızıldeniz",
karasal bölgeler için kullanıldığında da; bu denize kıyısı olan karasal bölgeler
ve adalar düşünülebilir. Bu terim çoğu bilimsel kaynakta kısaca "RS" kodu ile anılmaktadır. Birçok
çalışmada “Kızıldeniz “ kökenli türler Hint-Pasifik (Indo-Pacific) kökeni
çatısı altında toplanmaktadır.
- Kozmopolit (Cosmopolitan) Dünya genelinde dağılmış
türlerin dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlamak için kullanılan "Zoocoğrafya
terimi" 'dir.
Bu biyocoğrafik terim denizler için kullanıldığında “Tüm Dünyada Yaygın”,
karasal bölgeler için kullanıldığında da; dünya genelinde karasal bölgeler ve
adalar düşünülebilir. Bu terim çoğu bilimsel kaynakta kısaca "CO" veya “CZ” kodu ile anılmaktadır.
Lesepsiyen (Lessepsian)
Lessepsian Migration (Lesepsiyen Göçmen) aslında yeni bir terimdir, 1964 yılında Romen Zoolog
Prof. Dr. Francis Dov POR tarafından bilim dünyasına
kazandırılmıştır. Prof. Dr. Francis Dov POR 1969 yılında
Kızıldeniz göçmeni bazı türlerin Akdeniz' de varlığını yayınlamış ve bu terimi
yayınında kullanmıştır. Bu terim kısaca Akdeniz' de literatür kaydı
olmayan ve Kızıldeniz' den Akdeniz' e Süveyş Kanalı' nın yapımından sonra
yerleştiği düşünülen türler için kullanılır.
Lesepsiyen (Lessepsian) Bu terim çoğu bilimsel kaynakta “Lessepsian
Migration (Lesepsiyen Göçmen)” olarak geçer ve kısaca "LM" kodu ile
anılmaktadır.
Günümüzde birçok bilim adamı Indo-Pacific
ve Lessepsian terimini bir kullanmaktadır. Fakat bu yanlıştır, konunun detaylarını aşağıda
bulabilirsiniz.
Şimdi birçok kişinin kafasını karıştıran bu terim muammasını
"Hidrobiyolojik" olarak pratik bir şekilde çözelim;
Ülkemiz deniz fuanası (hayvanları) ve florası (bitkileri) bilindiği üzere
dört denizimizin (Akdeniz-Ege-Marmara-Karadeniz) biyolojik çeşitliliği ile
meydana gelmektedir.
Denizlerimiz gerek hidrolojik etmenler sebebiyle su kütlesi olarak,
gerekse ekolojik ve biyokimyasal etmenlerle biyolojik olarak, (kısaca
"Hidrobiyolojik" olarak) komşusu bulunduğu diğer su bağlantı
kanalları ve/veya denizlerle sürekli beslemekte ve yer-yer zehirlemektedir.
Ekolojik olarak birbiriyle temas halindeki su kütleleri arasında bizler için
olumlu veya olumsuz olsa da çeşitli etkileşimler mutlaka olacaktır.
Ülkemiz denizlerinin "Hidrobiyolojik" su kütlesi etkileşimleri
kabaca aşağıya çıkarılmıştır;
Karadeniz; Bölgedeki kuzey ülkelerinin tatlı su ve fosseptik akıntıları nedeniyle / bölgedeki
dere ve nehirler vasıtasıyla, dip suları ile de Marmara’ dan gelen Akdeniz
suları vasıtasıyla,
Marmara Denizi; Karadeniz, bölgedeki tatlı su ve fosseptik akıntıları nedeniyle /
boğazlar sistemi, bölgedeki dere ve nehirler vasıtasıyla, dip suları ile de
Ege’den gelen Akdeniz suları vasıtasıyla,
Ege Denizi; Kuzeyden Marmara, Güneyden Akdeniz, bölgedeki tatlı su ve
fosseptik akıntıları nedeniyle / Çanakkale boğazı, dere ve nehirler
vasıtasıyla,
Akdeniz; Kuzeyden Ege, güneydoğudan Süveyş Kanalı, batıdan Atlas Okyanusu, bölgedeki tatlı su ve fosseptik akıntıları
nedeniyle / Cebelitarık boğazı, dere ve nehirler vasıtasıyla olmak üzere
denizlerimiz ve deniz canlıları fuanamız/floramız sürekli değişmektedir.
Bu dünyanın oluşum, gelişim ve tükeniş süreçlerinin senaryosu gereğidir.
Yukarıda belirtilen etmenler genel olarak kuzeyden güneye fitoplankton ve
zooplankton yoğunluğu yanında “kirliliği de getirdiğinden” kabaca demersal
(taban bağımlı) canlıların popülasyonel çöküşünü tetiklemekte, bunun yanında
ortama uyum sağlayan canlı popülasyonlarında ve özellikle pelajik türlerde de
patlamaya neden olmaktadır.
Denizlerimizin yapısı ve deniz canlıları fuanamız/floramız kabaca yukarıda
belirtilen hidrolojik etmenler sebebiyle sürekli değişmektedir.
Yukarıda belirtilen etmenler Akdeniz’ den Karadeniz’ e doğru dip sularını
teşkil edecek şekilde hidrolojik bir su akımı oluşturmakta, bunu tam tersi
yönde Karadeniz’ den Akdeniz’ e doğru da yüzey sularının akmasına ve ülkemiz
denizlerinin birbiri içerisinde hidrolojik ve hidrobiyolojik alışverişine etken
olacak şekilde sürekli devinim halinde bulunmasına yol açmaktadır.
Bu durum Akdeniz fuana/florasındaki Atlantik-Akdeniz
(Atlanto-Mediterranean) orijinli canlıların Karadeniz’ e kadar ulaşmasını
sağlayan etmenlerden biri olmakla birlikte, Karadeniz (Pontic) fuana/florasındaki canlıları da Akdeniz’ e kadar
ulaştırmaktadır.
Bu hidrolojik yapının yanında bir diğer son etmen, “çeşitli deniz taşıtlarıyla istem dışı bir şekilde sintine/balast suyu”
ile farklı denizlerimizin fuana/florasındaki canlıların farklı ekolojik
bölgelere yayılmaları ve birbirleri ile etkileşime geçmesidir. Bunun
neticesinde uzun vadede “mutasyon” ve/veya “devşirme” sonucunda “yeni türler"
de meydana gelmektedir.
Ülkemiz deniz sularını oluşturan denizlerimizin tümüne, her daim tatlı su
kaynakları ve fosseptik girişleri olmaktadır. Tatlı su ve deniz suyu dengesine
(tuzluluk, sıcaklık, oksijen tutumu, biyolojik ve asidite farklılıklarından
dolayı) uyum sağlayabilecek çok az sayıda "tatlı su canlısı" denize
uyum sağlayabilmekte, dolayısıyla ekolojiye ve bölgesel fuana ve floraya küçük
bir katkı/etki yapabilmektedir.
Fakat konu "İki denizin birleşmesi" olduğunda uyum süreci çok
daha kısalmakla beraber, biyolojik çeşitlilik çok süratli bir şekilde değişim
gösterebilmektedir. Ülkemiz deniz fuana ve florasında en hızlı değişimi
yaşatabilecek hidrolojik etmen şüphesiz iki denizin birleşmesi olacaktır. İşte
burada konu sadece "Akdeniz" olmaktadır ki, tek bir denizimize bölge
denizi olmayan farklı fuana ve floraya sahip "deniz suyu
bağlantıları" bulunmaktadır ve bu denizimiz "Akdeniz" 'dir.
Akdeniz'e bölge denizi olmayan farklı fuana ve floraya
sahip iki deniz direkt bağlantı kurmaktadır. Biri doğal bir
bağlantı olan kıt'aların yer değiştirmesi neticesinde binlerce senelik süreçte
oluşmuş "Cebelitarık boğazı ile Atlas Okyanusu bağlantısı", diğeri de insan yapımı bir bağlantı
olan "Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz bağlantısı" 'dır. (Birçok bilimsel kaynakta; Kızıldeniz 'in Akdeniz'
den ~9.8 metre (32 feet) daha yüksek bir kot farkına sahip olduğu, bu sebeple
güneyden kuzeye doğru, yani (Akdeniz yönüne doğru akıntı olduğu ve) her zaman
tek yönlü olarak aktığı tespit edilmiş ve yayınlanmıştır. Tuzluluk oranları
Akdeniz' in güneyi için %o 39, Kızıldeniz kuzeyi için %o 42' dir.)
Fakat hidrolojik olarak bağlantılı
bulunmayan "Hint ve Pasifik Okyanusu" türlerinin Akdeniz' e geçişi de
mümkündür. Bu da Süveyş Kanalı vasıtasıyla Akdeniz' e giren bazı
gemilerin, Kızıldeniz' e girmeden önce Hint ve/veya Pasifik Okyanusu sularında
seyrederken sintine sularına karışan (ve Kızıldeniz' de literatür kaydı
olmayan) bazı canlıları yine Akdeniz' e girdikten sonra sintineyi boşaltmasıyla
sularımızda "Hint-Pasifik (Indo-Pacific) türler" giriş yapmaktadır. Bu tür balıklar "göçmen olmayan" türler
olarak nitelendirilebilir.
Özetle; Kızıldeniz göçmeni ve Hint-Pasifik (Indo-Pacific) türü balıkların
sularımıza girişi; Fransız diplomat ve mühendis "Ferdinand Marie Vicomte
de Lesseps" tarafından 1854 yılında proje halinde sunulan, yapımına 25
Nisan 1859 yılında başlanan ve yapım aşaması 10 yıl süren, 17 Kasım 1869
tarihinde İsmail Paşa tarafından açılışı yapılan ve Akdeniz ile Kızıldeniz' i
birbirine bağlayan Süveyş Kanalı sayesinde olmuştur.
Kanalın açılmasıyla birlikte Akdeniz, dünyada insan müdahalesinden
kaynaklanan en büyük ekolojik değişimlerden birine sahne olmuştur. (06 Ağustos
2015 tarihinde bu kanala dahil edilen paralel bir kanal daha resmen faaliyete
geçmiştir.)
Bitkisel veya hayvansal olsun çeşitli canlıların Akdeniz' e geçişi ve
dolayısıyla ülkemiz denizlerinin fuana ve florasındaki değişim/gelişim, yukarıda
belirtildiği üzere "hidrolojik su kütlesi etkileşimleri" veya
“çeşitli deniz taşıtlarıyla istem dışı
bir şekilde sintine/balast suyu” sebebiyle gerçekleşmektedir.
Akdeniz bölge fuanasında balıklar açısından konuyu değerlendirirsek,
yukarıdaki kısa tanım ve açıklamalar ışığında “orijinler ilgili özetler”
aşağıdaki gibi şekillenebilir;
- Akdeniz (Mediterranean) (M); Akdeniz bölgesindeki kayıtları bölgenin coğrafik oluşumuyla örtüşen ve oldukça eski olan, yerleşik olarak bulunan türlerin dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlayan bir terim olduğundan “Akdeniz fuanası” için bu tür balıklar "göçmen olmayan" türler olarak, “Akdeniz için yerel” veya bölgeye has “Akdeniz için endemik” türler kategorisinde nitelendirilebilir.
- Atlantik-Akdeniz (Atlanto-Mediterranean) (AM); Akdeniz' e batıdan Cebelitarık boğazı ile Atlantik (veya Atlas) Okyanusu, ayrıca Akdeniz ve Atlantik (veya Atlas) Okyanusuna kıyısı olan bölgedeki tatlı su ve fosseptik akıntıları neticesinde giren "göçmen", bölgede yerleşik olarak bulunan “Akdeniz için yerel” veya bölgeye has “Akdeniz için endemik” türler kategorisinde nitelendirilebilir.
- Hint-Pasifik (Indo-Pacific) (IP); Akdeniz' e güneydoğudan Süveyş Kanalı vasıtasıyla giren bazı gemilerin Kızıldeniz' e girmeden önce Hint ve/veya Pasifik Okyanusu sularında seyrederken sintine/balast sularına karışan (ve Kızıldeniz' de literatür kaydı olmayan) bazı canlıların, geminin Akdeniz' e girdikten sonra sintine/balast suyunu Akdeniz, Ege, Marmara veya Karadeniz sularına boşaltmasıyla, bölge flora/fuanasında varlığının saptanması sonucunda bu orijin düşünülebilir. “Akdeniz fuanası” için bu tür balıklar "göçmen olmayan" türler olarak nitelendirilebilir. Bu türler “Hint okyanusu için yerel” veya önceki kayıtlarda “Hint okyanusu için endemik” türler kategorisinde nitelendirilebilir.
- Kızıldeniz Göçmeni (Lessepsian Migration) (LM); “Kızıldeniz için yerel” veya önceki kayıtlarda “Kızıldeniz için endemik” olan türlerin Akdeniz, Ege, Marmara veya Karadeniz flora/fuanasında varlığının saptanması sonucunda bu orijin düşünülebilir. Akdeniz' e Süveyş Kanalı bölgesindeki tatlı su ve fosseptik akıntıları, ayrıca yine Süveyş Kanalı vasıtasıyla veyahut bazı gemilerin Kızıldeniz sularında seyrederken sintine/balast sularına karışan canlıların, geminin Akdeniz' e girdikten sonra sintine/balast suyunu Akdeniz, Ege, Marmara veya Karadeniz sularına boşaltmasıyla bölge flora/fuanasında varlığının saptanması sonucunda bu orijin düşünülebilir. Bu tür balıklar "göçmen" türler olarak nitelendirilse de, “sintine/balast suyu” ile bu türlerin sularımıza giriş yapmış olabileceği göz ardı edilmemelidir. Kısacası bu bakış açısıyla "göçmen olmayan" türler olarak ta nitelendirilebilir.
- Kozmopolit
(Cosmopolitan) Dünya
genelinde dağılmış türlerin dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlayan
bir terim olduğundan “Akdeniz
fuanası” için bu tür balıklar "göçmen olmayan" türler olarak nitelendirilebilir.
Son olarak,
2013 Yılında “Mustafa Kemal Üniversitesi (Hatay)” ve “Sıtkı Koçma
Üniversitesi (Muğla)” hocalarından Deniz ERGÜDEN, Halit FİLİZ, Cemal TURAN ‘ın
yapmış olduğu “Türkiye Denizlerindeki Hint Pasifik Kökenli Lesepsiyen Balık
Türlerinin 2013 Revizyonu Ve Geçiş Yolları” akademik çalışmasında aşağıdaki
görüşe yer verilmiştir.
“Türkiye denizlerindeki lesepsiyen balık tür sayısının kesin olarak
belirlenmesine bağlıdır. Bu çalışma ile Türkiye denizlerinde dağılım gösteren
lesepsiyen balık türlerinin sayısı ve dağılımı güncel olarak ortaya çıkarılmıştır.
Ayrıca, “lesepsiyen tür” terimi yerine, “Hint-Pasifik kökenli tür” teriminin
kullanılması daha doğru olacaktır.
Zira Akdeniz havzasında Süveyş Kanalı yolu ile geçiş yapmamış türler de
bulunmaktadır. Aynı coğrafik kökeni paylaşmalarına karşın, Kanal yoluyla
geçenleri ayrı biçimde isimlendirmek hatta “lesepsiyen” terimini coğrafik bir
köken gibi kullanmak hatalı gibi gözükmektedir. Bu nedenle, listelerde türlerin
coğrafik kökeni (Hint-Pasifik) belirtilerek geçiş yolunun (Süveyş Kanalı,
balast suyu vb.) belirtilmesi bizce daha doğru bir yaklaşım olacaktır.”
Dolayısıyla;
Kullanılmakta olan İndo-Pasifik (Indo-Pacific) (IP) ve Kızıldeniz Göçmeni (Lessepsian
Migration) (LM) kavramları yukarıda belirtilen “akademik değerlendirme”
ışığında dört ayrı şekilde değerlendirilmelidir;
·
Sularımıza “Süveyş Kanalı”
ve/veya “Cebelitarık Boğazı” üzerinden
gelen gemi/deniz taşıtı vasıtasıyla “sintine/balast
suyu” ile girdiği düşünülen ve/veya
saptanan "göçmen olmayan" türleri;
Kızıldeniz (Red Sea) kökenli (RS origin) “göçmen olmayan” türler
Hint-Pasifik (Indo-Pacific) kökenli (IP origin) “göçmen olmayan” türler
·
Sularımıza “Süveyş Kanalı” vasıtasıyla su yoluyla taşınan/yerleşen/göçmen
“lesepsiyen türler” (Lessepsian Migration) türleri;
Kızıldeniz (Red Sea) kökenli göçmen (Red Sea Origin Lessepsian Migration)
türler
Hint-Pasifik (Indo-Pacific) kökenli göçmen (Indo Pacific Lessepsian
Migration) türler (Bu türler Kızıldeniz üzerinden sularımza girmiş
olabilir, yalnız kökeninin Kızıldeniz olması gerekmez.)
Şeklinde iki ana ve ikişer ara gruplandırma olmak üzere, toplamda dört ayrı şekilde değerlendirebiliriz.
“Lesepsiyen göçmen” kavramı konusunda araştırmalarınızda konuya artık daha hâkim
olabilirsiniz.
Saygılarımla,
Soner ALPAY