2 Nisan 2021 Cuma

Marmara Denizi Haritaları

Der⚓n Marmara Haritaları: Marmara denizi haritaları, derin su balıkçılık (deep water fishing & deep drop fishing) ve malzemeleri için, aşağıda bağlantısı verilen "Der⚓n Marmara" blogunu tavsiye ediyoruz.




31 Aralık 2020 Perşembe

Denizlerimiz ve Türkiye Denizel Yaban Hayatı

Okyanuslar ve Denizlerimize Oşinofrafik Yaklaşım, Türkiye Denizel Yaban Hayatına Genel Bir Bakış

(Araştırmacı Yazar: Soner Alpay)

Türkiye’nin ilk ve tek canlı veri tabanı olan, “Türkiye Yaban Hayatı” projesinin araştırmacı editör ailesi olarak, ülkemizin coğrafyasını, karasal ve denizel ekosistemlerini (canlı ve cansız çevrenin tamamını) ve ekolojisini (canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini) önemsiyor, araştırıyor, bilgi topluyor ve edinmiş olduğumuz bilgi ve verileri paylaşmak misyonunu taşıyoruz.

Amacımız her ay farklı konuları ele alarak, “Türkiye Denizel Yaban Hayatı” nı daha mikro ölçekte tanıtmak ve irdelemektir. Bu ayki sayımızda; “Türkiye Denizel Yaban Hayatı” bölümümüz ile ilgili ön bilgi paylaşımında bulunacak, ileride işlenebilecek konuları taslak bir şekilde ele alacak, okyanus ve denizlerimiz ile ilgili bazı bilgileri ve Türkiye ihtiyofuanasını (deniz balıklarımızın faunası) yüzeysel olarak tanımış olacağız.

Dergimizin “Türkiye Denizel Yaban Hayatı” bölümünde, fiziki coğrafya ve biyoloji biliminin alt disiplinleri ile; ülkemiz denizlerini ve bağlantılı oldukları okyanusları ele alacak, denizlerimiz arasındaki akıntı sistemleri, karışım & taşınım dinamikleri ile, fiziksel özelliklerin ekosisteme etkileri üzerine araştırmalar yapacak ve denizel ekosistemler ve denizlerde dağılım gösteren organizmalar (balıklar, deniz anaları, bentik flora (zemin bağımlı bitkisel yaşam) ve fauna (hayvansal yaşam), plankton, zooplankton canlıları) ile ilgili bilgiler paylaşacağız. Ayrıca bu organizmaların birbirleri ve çevreleriyle olan ilişkileri üzerine çalışmalar yapacağız.

Bu geniş konularda paylaşımlar yaparken, fen bilimlerinin Fiziki Coğrafya ana bilim dalı ve alt bilim dalları, ayrıca Biyoloji ana bilim dalı ve alt bilim dalları yoğun olarak kullanılacaktır.

Fiziki Coğrafya biliminin alt dalı olan, Biyocoğrafya (bitki ve hayvan türlerinin dağılımını ve bu dağılımın nedenlerini inceleyen coğrafi bilim), Hidrografya (yer altı sularını, kaynakları, akarsuları, gölleri, denizleri ve okyanusları dolayısıyla tüm yerküre üzerindeki suları inceleyen bilim), Jeodezi (yerkürenin şeklini tespit ve yeryüzünü ölçme işlemlerini konu edinen bilim), Jeomorfoloji (karalar üzerinde ve denizaltında yer kabuğunun yüzeyinde görülen şekilleri inceleyen yer yüzey bilim), Oşinografi (Denizlerde ve okyanuslarda sıcaklık döngüsü ve onlarla ilişkili ekosistemleri, kimyasal ve fiziksel süreçleri inceleyen okyanus bilimi), Zoocoğrafya (hayvan türlerinin geçmişten günümüze yeryüzündeki dağılımını ve bu dağılımın nedenlerini inceleyen bilim) bilimleri coğrafi içerikte kullanılacaktır.

Biyoloji biliminin alt dalı olan, Anatomi (canlıların yapısı, organları ve vücut düzeni ile ilgilenen bilim), Biyometri (yaşayan organizmaların sayısal olabilecek tüm ölçümlerini inceleyen ölçüm bilim), Deniz biyolojisi (deniz veya okyanuslarda yaşayan bitki, hayvan ve diğer organizmaları inceleyen bilim), Ekoloji (canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen doğa bilimi), Etoloji (hayvan davranışlarını inceleyen bilim), Fizyoloji (tüm canlılardaki hücre, doku ve organların işleyişini inceleyen bilim), Gelişim biyolojisi (canlıların büyüme ve gelişimlerini inceleyen bilim), İhtiyoloji (kemikli balıkları “Osteichthyes”, kıkırdaklı balıkları  “Chondrichthyes” ve çenesiz balıkları “Agnatha” inceleyen balık bilim), Kriyobiyoloji (düşük sıcaklığın canlıları nasıl etkilediği ile ilgilenen bilim), Morfoloji (canlıların yapı ve biçimini inceleyen, fiziksel özelliklerini inceleyen şekil bilim), Ontogeni (bir organizmanın döllenmiş yumurtadan olgun formuna kadar geçirdiği değişim ve gelişimini inceler), Taksonomi (canlıların sınıflandırılmasıyla ilgilenen bilim), Toksikoloji (kimyasallar ile biyolojik sistem arasındaki etkileşimleri, zararlı/zararsız sonuçları yönünden inceleyen zehir bilim), Üreme biyolojisi (canlılarda cinsellik, eşey ve üreme sistemini araştıran bilim), Zooloji (hayvanları çeşitli yönleriyle inceleyen hayvan bilimi) bilimleri ise “konularımız dâhilindeki” yaşamsal içerikte kullanılacaktır.

Okyanuslar ve Denizlerimiz:

Dünya yüzeyinin yaklaşık %71’ini (~%70,78) su küre (hidrosfer) ve %29’ unu (~%29,22) karalar (biyosfer) oluşturur. Uluslararası Hidrografi Örgütü / IHO: The International Hydrographic Organization ölçüm verilerine göre(5) okyanus ve denizlerin tamamı ile ilgili bazı metrik bilgiler şu şekildedir:

Toplam Yüzey Alanı 360.663.098,60 (km2)

Toplam Taban Alanı 361.383.968,63 (km2)

Toplam Hacmi 1.335.819.297,03 (km3)

Türkiye denizleri ile ilgili metrik bilgiler ise şu şekildedir;

Yüzey Alanı 248.650,57 (km2)

Taban Alanı 248.968,03 (km2)

Hacmi 367.353,00 (km3)’tür.

Okyanusların dünya üzerindeki dağılımları aşağıdaki şekildedir.

Şekil 1. Okyanuslar (Anonim).

C:\Users\Verilerle Mağaza Yön\Documents\YabanHayatı.Org\Kullanılan Yayınlar\Şekil 2. Okyanusların sınırları (etopo1_ocean_polys).jpg

Şekil 2. Okyanusların sınırları.

(Ref. NOAA, Site: https://www.ngdc.noaa.gov/mgg/image/etopo1_ocean_polys.png)


Okyanuslar hakkında metrik bilgiler şu şekildedir(5) ;

Şekil 3. IHO Okyanuslar.(5)

Türkiye denizleri hakkında metrik bilgiler şu şekildedir(5) ;

C:\Users\Verilerle Mağaza Yön\Documents\YabanHayatı.Org\Kullanılan Yayınlar\Şekil 4. IHO Türkiye Denizleri.jpg

Şekil 4. IHO Türkiye Denizleri.(5)

Okyanuslar ve Denizlerimizde Tuzluluk (Salinity), Derişik Oksijen (Dissolved Oxygen-DO), Sıcaklık (Temperature) ve Denizel Organizmalar Üzerine Etkileri

  1. Okyanuslar:

Okyanus ve denizlerdeki ortalama tuzluluk (salinity) oranı yaklaşık 35 PSU (g/kg - %o ppt) olarak kabul edilmektedir.(32) Bu oran her bir kilogram (ya da litre) deniz suyunda yaklaşık 35 gram çözünmüş tuz (çoğunluğu sodyum klorür iyonları olan Na+ ve Cl-) içeriğini ifade eder.

NOAA National Oceanic And Atmospheric Administration tarafından 1955-2009 yılları arasında yapılmış çeşitli ölçümler sonucunda elde edilen veriler ile okyanus sularının tuzluluk (salinity), derişik oksijen (dissolved oxygen-DO), sıcaklık (temperature) vb. verilerine ulaşabiliyoruz. NOAA World Ocean Atlas 2009 Figures (NOAA Dünya Okyanus Atlası 2009 Figürleri)(19) (WOA09F) veri setinden, iki farklı kriterde ve aşağıdaki seçimler ile, toplamda altı farklı grafiksel tablo (figür) oluşturduk.

  • Yüzey suyu grafiksel tabloları için:

• Salinity (tuzluluk) > Figure Type: Climatology, Time Period: Annual: (surface - 5.500 m), Depth: Surface. • Dissolved Oxygen (Derişik Oksijen) > Figure Type: Climatology, Time Period: Annual: (surface - 5.500 m), Depth: Surface. • Temperature (sıcaklık) > Figure Type: Climatology, Time Period: Annual: (surface - 5.500 m), Depth: Surface.

  • -1.000 m Derinlik grafiksel tabloları için:

• Salinity (tuzluluk) > Figure Type: Climatology, Time Period: Annual: (surface - 5.500 m), Depth: - 1.000 m. • Dissolved Oxygen (Derişik Oksijen) > Figure Type: Climatology, Time Period: Annual: (surface - 5.500 m), Depth: -1.000 m. • Temperature (sıcaklık) > Figure Type: Climatology, Time Period: Annual: (surface - 5.500 m), Depth: -1.000 m.

Şekil 5. NOAA National Oceanic And Atmospheric Administration. World Ocean Atlas 2009 Figures. WOA09F 1955-2009 Yüzey ve -1.000 m

Tuzluluk (salinity), Derişik Oksijen (DO), Sıcaklık (temperature) Ortalamaları.(19)

> En soldaki iki dikey tuzluluk (salinity) grafiğini incelediğimizde:

Yüzey tuzluluğu (salinity) açısından: Okyanuslar geneli tuzluluk ortalaması ~35 PSU (g/kg - %o ppt) iken, Atlas Okyanusu’nun ~36-37 PSU (g/kg - %o ppt) ile en tuzlu okyanus olduğunu, Büyük Okyanus yüzey tuzluluğunun yine ~35 PSU (g/kg - %o ppt) olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Kuzey Okyanusu tuzluluk ortalaması ~31-32 PSU (g/kg - %o ppt) ile, tuz oranı en düşük okyanus bölgesi iken, Güney (Arktik) Okyanusu’nun ~34-34,5 PSU (g/kg - %o ppt) tuzlulukta olduğunu görebiliyoruz.

-1.000 m derinliklerde ise: Kuzey Atlas Okyanusu’nun ~35 PSU (g/kg - %o ppt) üzeri tuzluluğa sahipken, güneye doğru tuzluluğun azaldığını, Büyük Okyanus’ta ise, nispeten tek düze bir tuzluluk gözlemliyoruz. Hint Okyanusu’nda ise kuzeye, Arap Denizi ve Kızıl Deniz’e doğru tuzluluk artışını görebiliyoruz.

> Ortadaki iki dikey derişik oksijen (dissolved oxygen, DO) grafiğini incelediğimizde:

Yüzeydeki derişik oksijen (dissolved oxygen, DO) açısından: Ekvatoral enlemlerde (00-200) 4,6 mg/l’lik bir DO, 300 enlemlerden itibaren 5 mg/l’lik bir DO, Kuzey Okyanusu ve Güney (Arktik) Okyanusu’nda ~8 mg/l’lik bir DO gözlemlenmiştir.

-1.000 m derinliklerde ise: Atlas Okyanusu derin su kütlesinin ~4 mg/l’lik bir DO ile “oksijen oranı ortalaması en yüksek okyanus” olduğunu, Büyük Okyanus ve Hint Okyanusu’nun “derin sularının ~2 mg/l ortalama derişik oksijen (dissolved oxygen) içeriğiyle, oksijence fakir” olduğunu, ayrıca Güney Yarımküre’de 300 enlemlerinden Güney Kutbu’na doğru sudaki derişik oksijen (DO) miktarının arttığını gözlemliyoruz.

> Sağdaki iki dikey sıcaklık (temperature) grafiğini incelediğimizde:

Yüzeydeki sıcaklık açısından: Tüm okyanusların, “dünyanın astronomik hareketleri, jeolojik yapısı, mevsimsel ve meteorolojik hadiseler ile paralel bir sıcaklık dağılımı gösterdiğini”, ekvatoral kuşakta (güneşe daha dik açıda) olması sebebiyle yüzey sıcaklığının meteorolojik etmenlerden daha fazla etkilenerek, daha yüksek olduğunu görebiliyoruz. Bu bağlamda, kutup bölgelerine doğru yüzey suyunun soğuduğunu (Kuzey Okyanusu, Güney Okyanusu) ve kutup enlemlerinde buzlaşmayla sonlandığını görüyoruz.

-1.000 m derinliklerde ise: Büyük Okyanus’un “en soğuk derin su kütlesine” sahip olduğunu, Hint Okyanusu’nun derin sularının kuzeye doğru ~10 (°C) ve Atlas Okyanusu’nun yine kuzeye doğru, (İber Yarımadası ve Portekiz kıyılarında) ~13 (°C) ile “en sıcak okyanus derin su kütleleri olduğunu” saptayabiliyoruz. Oluşturulan grafiksel tabloları (figürleri) incelediğimizde, elde edilen her tabloda veriler “heterojen biçimde” görülmektedir.

  1. Denizlerimiz:

AKDENİZ

Akdeniz’in Hidrolojisi:


Atlas Okyanusu suyu, Cebelitarık Boğazı’nın üst 150 m’ sinden, ~36,15 PSU (g/kg - %o ppt) tuzluluk (salinity) ve ~15 (°C) sıcaklık (temperature) ile Batı Akdeniz’e giriş yaparak, doğuya doğru akarken daha tuzlu ve daha yoğun hale gelir. Doğu Akdeniz havzasındaki suyun bir kısmı, Batı Akdeniz ve İyon Havzası üzerinden Kuzey Atlas Okyanusu’ na geri döner, diğer kısmı ise Ege Denizi ve Türk Boğazlar Sistemi (TSS) üzerinden Karadeniz’e bağlanır. Doğu Akdeniz’ de dört ana su kütlesi bulunur(1):


  • Levanten Yüzey Suyu (Levantine Surface Water) / (LSW)

  • Modifiye Atlas Suyu (Modified Atlantic Water) / (MAW)

  • Levanten Ara Suyu (Levantine Intermediate Water) / (LIW)

  • Doğu Akdeniz Derin Suları (East Mediterranean Deep Water) / (EMDW)’ dir.


Levanten Yüzey Suyu (LSW) : Yapı olarak yüksek tuzlu >39 PSU (g/kg - %o ppt) ve ılıman ~28° (°C) yapıdadır. Doğu Akdeniz Derin Suları (EMDW) ile birlikte, Levantin Ara Suyunun (LIW) oluşumunda çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.(1)


Modifiye Atlas Suyu (MAW) : Doğu Akdeniz’deki Levanten havzasının Doğu sınırında 50 - 150 m derinliğe kadar ~38,6 PSU (g/kg - %o ppt) civarında bir tuzluluk ve ~15 (°C) sıcaklık ile gözlemlenebilir. Modifiye Atlas Suyu (MAW), Doğu Akdeniz havzasına Batı Akdeniz üzerinden girerek, Levanten Yüzey Suyunun (LSW) hemen altında hareket ettiğinden, atmosferik etkilerden korunur ve özellikleri bir dereceye kadar korunur.(1)


Levantin Ara Suyu (LIW) : 200 m - 600 m Derinlikte maksimum ~39,1 PSU (g/kg - %o ppt) civarında bir tuzluluğa ve 15,1 - 16,4 (°C) sıcaklık aralığına sahiptir. Modifiye Atlas Suyu (MAW) altında yer almakta ve Akdeniz’in net su hacminin ~%26’ sını oluşturmaktadır. Levantin Ara Suyu (LIW) yenilenme süresi 25 yıldır, yani toplam hacminin yalnızca %4’ü yıllık olarak yenilenmektedir.(1)


Doğu Akdeniz Derin Suları (EMDW) : ~800 m Derinlikte ve altında bulunur. Güney Adriyatik Denizi’nde ve Akdeniz’in kuzeyindeki çeşitli bölgelerde, kıyı sularında dikey (konvektif) karışım yoluyla meydana gelen yoğun su oluşum süreçleri sırasında ortaya çıkar. Oluşumundan sonra, bu su kütleleri İyon Denizi Havzası’ndan doğuya doğru akar ve Doğu Akdeniz’e girer.(1)


Şekil 6. Kış aylarında Akdeniz'de su kütlesi dolaşımını gösteren Batı-Doğu kesiti.(18)

Doğu Akdeniz’in yüzey suyu tuzluluğu, aşırı buharlaşma ve doğu havzasına sınırlı tatlı su girişi nedeniyle kış aylarında 39,0 - 39,1 PSU (g/kg - %o ppt) ve yaz sonunda 39,5 - 40,0 PSU (g/kg - %o ppt)  seviyelerindedir. Levanten Ara Suyu (LIW), az zenginleştirilmiş besin yoğunlukları ile Kuzey Doğu Akdeniz’ de gelişir ve Girit boyunca orta derinliklerde (200 m - 500 m) Batı Akdeniz Havzası’na akar. Doğu Akdeniz Derin Suları (EMDW), Sicilya Boğazlarının sığ eşik derinliği ile Batı Akdeniz havzasından izole durumdadır.(29)


Şekil 7. Tuzluluk dağılımını (renk) ve Akdeniz'in genel dolaşımını (oklar) gösteren kesit. Okların kalınlıkları göreceli akış hızlarını gösterir ve derin su oluşumunun ana alanları belirlenir.(24)


Ege Denizi

Ege Denizi’nin Boyutları:

Ege Denizi, Doğu Akdeniz’in koludur. Toplamda yaklaşık 191.000 km2’lik bir alanı kaplamaktadır. Adar hariç Türkiye’nin Ege Denizi doğal kıyı şeridinin uzunluğu 2.327,81 km olup, 96 ada ve kaya bulunmaktadır. Bu ada ve kayaların toplam alanı 427,29 km2 ve adaların kıyı şeridi uzunluğu 470,02 km’dir. Adalarla beraber doğal kıyı şeridinin uzunluğu 2.797,83 km’dir.(14)

Ege Denizi’nin Hidrolojisi:

Ege Denizi başlıca üç farklı su kütlesinden oluşmaktadır(20):

  • <-20 m : Çanakkale Boğazı’ndan çıkarak, Ege Denizi’ne giriş yapan Karadeniz kökenli nispeten tatlı (düşük tuzlu ve düşük yoğunluklu) yüzey suları üstteki ~20 m kalınlığında yüzey tabakasını oluşturur. Karadeniz kökenli bu yüzey suyu, tüm Kuzey Ege’yi kapsayabilir ve hatta bazen merkezi havzaya kadar uzanabilir.


  • -20/-400 m : Kuzey Ege havzası, yoğun su kütlesi oluşumuna ek olarak nispeten tatlı su kütlesi birikiminden oluşan büyük bir rezervuar oluşturur. Güney Ege’den 350-400 m derinliğe giren nispeten ılık ve çok tuzlu suyun üzerinde yer alır.


  • >-400 m : -400 m’nin altındaki derin havzalar, Akdeniz Bölgesi’nin ana yoğun su oluşum alanlarından birini oluşturduğundan yerel olarak oluşan yoğun su kütlesi ile doldurulur. 

Ege Denizi’ne giren Karadeniz kökenli su kütlesi, daha serin ve taze olmasıyla gözlemlenir. Daha sıcak ve daha tuzlu Ege Denizi yüzeyinden ayrılır. Yaz ve sonbahar aylarında yoğun karışım olmadığında, Karadeniz kökenli su kütlesi, tüm Kuzey Ege Denizi’ ne yayılabilir.(20)

Ege Denizi’nin Oluşumu:

Ege’nin mevcut jeomorfolojik durumu tektonizm, volkanik aktivite ve eustatism (deniz seviyesinin yükselmesi ve düşmesi) gibi üç ana faktörün sonucudur. Ege’ nin tarihi, yaklaşık 35 milyon yıl önce (Oligosen döneminde), karanın ilk kez denizden çıktığı zaman başlar.(9)

Güney Avrupa’daki Genel Alp dağ oluşumunun (orojenez) bir parçası olan bu oluşum, yaklaşık 25 milyon yıl önce (Oligosen sırasında) tamamlandı ve sonuç olarak, tüm Güney Ege’yi kapsayan geniş bir dağ arazisinin oluşturulması, mevcut Peloponnese’yi ve anakara Yunanistan’ın alt kısmını Girit ve küçük Asya ile birleştirdi. Bu dönemde Ege’yi kapsayan tek arazi Aegeis olarak adlandırıldı.(9)

Ege Adaları 12 ila 11 milyon yıl önce (orta ve üst Miyosen döneminde), deniz şimdiye kadar tek Aegeis kütlesine nüfuz etmeye başladığında, yavaş yavaş Aegeis’ in tek kara kütlesini parçalamaya başladı. 6 ila 5,3 milyon yıl önce (Miyosenin sonunda) meydana gelen çok sayıda ve karmaşık tektonik hareketler, mevcut Kiklad Adalarını oluşturan adalar oluşturarak arazinin daha da parçalanmasına neden oldu.(9)

1,8 ila 0,9 milyon yıl önce (Pleistosen döneminde) Ege bölgesinin coğrafyasındaki değişimin başlıca nedenleri eustatism (deniz seviyesinin yükselmesi ve düşmesi) ve tektonizm (volkanik ve depremsel hareketler) kaynaklıydı. Eustatik hareketler, yani buzul ve buzullar arası dönemlerin değişmesi nedeniyle deniz seviyesinin yükselmesi ve düşmesi, kara alanlarının genişlemesine veya azalmasına ve aralarındaki kara bağlantılarının değişmesine neden olmuştur. Son olarak Holosen döneminde, son buzul döneminin sona ermesiyle birlikte, deniz seviyesi yükseldi. Ege Bölgesi, Doğu Ege Adaları küçük Asya’dan yavaş yavaş ayrıldı ve Kiklad Adaları birbirinden ayrılarak bugünkü mevcut coğrafyasını kazandı.(9)

Türk Boğazları Sistemi (TBS/TSS)

İstanbul Boğazı‘nın Oluşumu:

İstanbul Boğazı; Paleozoyik Graptolitik şistlerde (~570 - 225 milyon yıl önce) kazılmış ve zaman zaman kuaternerdeki (günümüzden ~2,5 milyon yıl önce) buzul ve yarı buzul dönemlerinde bir vadi ve bazen bir suyolu olarak hizmet etmiştir. Son olarak, yaklaşık ~7.500 yıl önce (~7.400 ± 1.300 yıl) tamamen deniz suyu ile sular altında kalmış ve bugünkü görünümünü almıştır. Arkeolojik araştırmalar Yarımburgaz’da (Küçük Çekmece) ~M.Ö. 4800’e ve Fikirtepe’deki (Kadıköy) uygarlığın ~M.Ö. 5.000’e kadar uzandığını göstermektedir. Boğaz ve Haliç girişindeki çevresel değişikliklerin yaklaşık 7.000 yıl önce insan işgaline neredeyse paralel olduğu tespit edilmiştir.(10)

Yenikapı kazılarının küp mezarındaki bebek küllerinin ~8.500 yaşında olması veya Boğaz’ın Güney çıkışındaki deniz çökellerinin ~7.500 yaşında olması, İstanbul Boğaz suyolunun çok genç olduğunu göstermektedir. (10)

Şekil 8. A. Türk Boğazlar Sistemi. B. Çanakkale Boğazı ve C. İstanbul Boğazı Zemin ve alt topografya haritaları.(26)

İstanbul Boğazı’nın Hidrolojisi:

Alt Tabaka Suyu:

Çanakkale Boğazı’na giren yoğun Ege Denizi su kütlesi 39,1 ± 0,1 PSU (g/kg - %o ppt) tuzluluk ve 16 ± 1 (°C) sıcaklığa sahiptir. Ege Denizi su kütlesi, Çanakkale Boğazı vasıtasıyla Marmara Denizi’ne doğru geçiş yapar. Nara Burnu Geçidi’nde mahallî yoğun dikey karışma dışında Çanakkale Boğazı ve Batı Marmara havzasına geçiş bölgesi boyunca, nispeten küçük değişikliklere tabidir. Çanakkale Boğazı’ndan Marmara Denizi’nin derin havzasına giren Ege denizi su kütlesi, Batı Marmara havzasına 38,6 - 38,8 PSU (g/kg - %o ppt) ve 15,0 - 16 (°C) ile girer ve Marmara Denizi’nin derin havzasına batar. Marmara denizi havzası içerisindeki bu yoğun ve tuzlu (38,6 - 38,8 PSU (g/kg – %o ppt) ve 15,0 - 16 (°C)) su, Akdeniz kökenli olup, boğazlar sistemiyle 6 ila 7 yılda bir yenilenir.(20)

Marmara Denizi alt tabaka su kütlesi, denizaltı yoluyla kuzeye doğru İstanbul Boğazı’na girerken ~14,5 - 15,0 (°C) sıcaklık ve ~36 - 38 PSU (g/kg - %o ppt) tuzluluğa sahip olup, önce İstanbul Boğazı’nın güneyindeki ~5 km genişliğindeki kanyonunda ve ardından İstanbul Boğazı güney eşiğine varır. Daha sonra da boğazın dar bölgelerinde güney yönlü üst tabakanın (nispeten daha az tuzlu ve daha soğuk) Karadeniz suyu ile karışıma girerek, ~12,5 - 14,5 (°C) sıcaklık ve ~34 - 36 PSU (g/kg - %o ppt) ile İstanbul Boğazı Kuzey çıkışına (Karadeniz’e) ulaşır.(20)

Çanakkale Boğazı’na ~40 m derinlikten itibaren giriş yapan yoğun Ege Denizi su kütlesi alt tabakası, İstanbul Boğazı’nın güneyinde ~-5 m/-10 m derinlikten giriş yapar. Bu su kütlesi İstanbul Boğazı kuzey çıkışından Güneybatı Karadeniz şelf kırığına ulaştığında kalınlığı 1 m’ den az olan ince kılcal akış olarak tanımlanır. Sıcaklık (temperature) ve tuzluluk (salinity) özellikleri açısından bölgenin taban sularından pek ayırt edilemez (~12,5 - 14,5 (°C) sıcaklık ve ~34 - 36 PSU (g/kg - %o ppt)).(20)

Üst Tabaka Suyu:

Üst tabaka su kütlesi, Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na girer. Tuzluluk (salinity) ~18,0 - 18,5 PSU (g/kg - %o ppt) İstanbul Boğaz’nın dar bölgelerinde ve Güney eşik bölgelerinde yoğun karışıma maruz kalarak, ~20,0 - 21,0 PSU (g/kg - %o ppt) ile Marmara Denizi’ne karışır. Üst tabaka su kütlesi, Marmara Denizi üst katmanı ve Çanakkale Boğazı’nın üst katmanı boyunca, tuzluluk (salinity) yaz aylarında ~21,0 - 23,0 PSU (g/kg - %o ppt) ve kışın ~24,0 - 27,0 PSU (g/kg - %o ppt) ile Nara Burnu geçidine kadar nispeten düzgün karakteristik gösterir. Çanakkale Boğazı Nara Burnu geçidinden geçerken mahallî yoğun dikey karışma sonucunda tuzluluğu ~27,0 - 29,0 PSU (g/kg - %o ppt)’ya artış gösterir. Son olarak, üst tabaka su kütlesi Ege Denizi ile ~28,0 - 30,0 PSU (g/kg - %o ppt) ile ince bir tabaka (~10 m) olarak birleşir.(20)

Şekil 9. Türk Boğazlar Sistemi tuzluluk değerleri. (Parantez içindeki sayılar hesaplamalarda kullanılan ortalama tuzluluk değerleridir.)(4)(23)

Türk Boğazlar Sistemi (TSS) 5ve çevresinden veri alınan oşinografik istasyonların yerleri (sol üst), renk yelpazesinde (skala) belirtilen veri noktalarının derinliğine karşılık gelen sıcaklık (temperature) diyagramı, zaman serileri ve derinlik profilleri (sağ üst), dikdörtgen kutu ile çevrelenmiş seçili analiz alanı (sol alt), renk yelpazesinde (skala) belirtilen veri noktalarının derinliğine karşılık gelen tuzluluk (salinity) diyagramı, zaman serileri ve derinlik profilleri (sağ alt): 1. İstanbul Boğazı Karadeniz çıkışı. 2. İstanbul Boğazı Marmara çıkışı. 3. Çanakkale Boğazı Ege çıkışı.

Şekil 10. 1. İstanbul Boğazı Karadeniz çıkışı.(22)

Şekil 11. 2. İstanbul Boğazı Marmara çıkışı.(22)

Şekil 12. 3. Çanakkale Boğazı Ege çıkışı.(22)

Marmara Denizi

Marmara Denizi’nin Boyutları:

Kıyı şeridinin toplam uzunluğu 927 km’dir. Marmara Denizi’nin Güney ve Kuzey kısımları esas olarak son 15 milyon yıl için Kuzey Anadolu Fayı tarafından kontrol edilmiştir. Marmara Denizi kıyıları şu anda kıyı arazi formunun gelişiminin ana dış etkenleri olarak dalgalar ve akıntılarla şekillenmektedir.(10)

Marmara Denizi’nin Hidrolojisi:

Marmara Denizi’nde, alt katmandaki özellik farklılıkları gerçekten çoktur. Diğer yandan tuzluluk, yaklaşık 200 m’de minimumdur ve dibe kadar tekdüze ya da hafifçe artar.(22)

Yaz ve sonbaharın sakin koşullarında üst tabaka Marmara Denizi’nde tuzluluk (salinity) yaklaşık 22 - 24 PSU (g/kg - %o ppt) seviyesindedir.(22)

Uzun vadeli ölçüm aracı ve iklim değişikliklerinden kaynaklanan bazı küçük değişikliklere rağmen, ~14,2 - 14,5 (°C) sıcaklık (temperature) ve ~38,5 PSU (g/kg - %o ppt) tuzluluk (salinity) gibi ortalama değerler havza genelinde sabittir.(22)

Haloklin (tuzluluk (salinite) değişimlerinin aniden arttığı tabaka) altındaki Çanakkale Boğazı girişinin yaz-sonbahar akışından sonra -50 m / -70 m derinliklerde en fazla ~14,5 - 15 (°C) gibi bir sıcaklık (temperature) gözlemlenir. Daha aşağıda, sıcaklık (temperature) orta derinlikte monoton olarak ~14,2 - 14,3 (°C)’ye düşer.(22)

Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı üzerinden tuzlu Ege Denizi’ne (38,5 PSU (g/kg - %o ppt)) ve İstanbul Boğazı üzerinden az tuzlu Karadeniz’e (18 PSU (g/kg - %o ppt)) bağlanır. Bu Boğazların mevcut eşik derinlikleri Çanakkale Boğazı’nda -65 m ve İstanbul Boğazı’nda -35 m’dir.(6)(7)


Şekil 13. Denizlerimizin Sıcaklık (temperature), tuzluluk (salinity) ve yoğunluk (sigma-t) profilleri.(15)

Veriler Türk Boğazlar Sistemi (TSS) Eylül-2008 saha araştırmasından (NATO TSS “Okyanus Boğazlarında Değişim Süreci” projesi) alınmıştır.(15)

KARADENİZ

Karadeniz’in Boyutları:

Karadeniz 534.000 km3 hacmine sahip olup, 422.000 km2’lik bir alanı kaplamaktadır. Karadeniz Havzası, kapladığı alan bakımından dört fizyocoğrafik bölgeye ayrılabilir(28):

  1. Kıyı şelf toplam deniz alanının yaklaşık %29,9

  2. Kıta eğilim bölgesi deniz alanının yaklaşık %27,3

  3. Havza çevresi bölgesi deniz alanının yaklaşık %30,6

  4. Abisal düzlük %12,2’lik alanı temsil eder.


Denizaltı morfolojisinin hem batimetrik, hem de Jeofizik karakteri temel alındığında, taban yapısı bakımından Karadeniz’in, minyatür bir okyanusu andıran üç bölüme ayrıldığı tespit edilebilir(11):

1. Hemen hemen -90 m derinlikte, kıyı sahanlığı, şelf tabanı (%37).

2. Dış kenarı -90 m ile – 2.000 m arasında yer alan, bir kıta eğimi tabanı (%39).

3. -2.000 m ile -2.200 m arasında zemini oluşturan, neredeyse düz bir abisal taban.(%24).

Karadeniz’in Hidrolojisi:

Karadeniz yüksek yoğunluklarda hidrojen sülfür ve sülfat azaltıcı bakterilerin bulunduğu yaklaşık 100-150 m derinliğinde altında neredeyse ölü bir deniz havzasıdır. Kara kaynaklı kirlilik kaynakları (özellikle nehirler, evsel ve endüstriyel deşarjlar ve taşınımlar) Karadeniz’deki tortu kirliliğinin %70’inden fazlasını oluşturur. Büyük nehir sistemleri, havzalarının %87’sini Karadeniz’e boşaltır ve bu su girişi, tatlı su girdisinin %60’ını karşılar. Türkiye nehirlerinden Karadeniz’e su girişi yıllık 41 km3 ve bu su girişinin tortu yükü yıllık 28 milyon ton olarak tahmin edilmektedir.(33)


Karadeniz üç tabakalı bir sistemdir:

Yüzey tabakası (0 - 100 m) ; tüm su sütununun %10’u olan bu tabakada sigma-t ~5 kg/m-3’e (yoğunluk (density): ~1.005 kg/m-3 = tuzluluk (salinity): ~10,6 PSU (g/kg - %o ppt)’ya) kadar düşebilir.(21)

Yüzey alt kısımda “yoğunluk” değişimlerinin aniden arttığı “piknoklin tabakası (100 m - 200 m) ; denizin iç bölgesinde 100 m - 150 m ve denizin kıyı kısımlarında ise 150 m - 200 m derinliklerde sigma-t ~16,2 kg/m-3 (yoğunluk (density): ~1.016,2 kg/m-3 = tuzluluk (salinity): ~25,5 PSU (g/kg - %o ppt)) şeklinde gözlemlenebilir.(21)

Derin alt su tabakası (200 m – 2.200 m) ; Denizin abisal ovası içinde 2.000 m kalınlığa sahip derin su tabakası, neredeyse dikey olarak homojen özelliklere sahiptir. Derinliklere doğru çok az da olsa yoğunluk artışıyla beraber, sigma-t ~17 - 17,3 kg/m-3 (yoğunluk (density): ~1.017 – 1.017,3 kg/m-3 = tuzluluk (salinity): ~22 - 22,5 PSU (g/kg – %o ppt)) aralığında seyreder.(21)

İstanbul Boğazı’ndan çıkarak, Karadeniz havzasına giren, ~13 - 14 (°C) sıcaklık (temperature) ve ~35 - 36 PSU (g/kg – %o ppt) tuzluluk (salinity) ile karakterize edilen tipik Akdeniz kökenli alt su akışı, üst tabaka suları ile karıştırılarak önemli ölçüde değişir.(21)

~12 - 13 (°C) sıcaklık (temperature) ve ~28 - 30 PSU (g/kg – %o ppt) tuzluluk (salinity) ile derin havzaya girer. Havzanın iç kısımlarındaki Akdeniz kökenli yoğun tuzlu suyun karakteristiği en iyi şekilde 500 m’ ye kadar izlenebilir; burada 100 m - 500 m derinlikte batan su kolunun oturma döngü süresi 100 m derinlik için ~10 yıl, -500 m derinlik içinse ~400 yıl arasında değişir. (Döngü oranı -100 m derinlik için %10, 500 m derinlik içinse %0,25’tir.)(21)

Karadeniz’in bazı fiziksel özelliklerinin ortalama değerleri aşağıdaki şekildedir(17):


Su sıcaklığı (temperature) : 5 - 22 (°C)

Tuzluluk (salinity) : 17 - 19,5 PSU (g/kg - %o ppt)

Gelgit yüksekliği : 32 cm

Hava sıcaklığı : 4 - 23 (°C)

Yağmur alımı : 0,6 - 3 mm/gün

Nem oranı : %70 - 85


Şekil 14. Batı Karadeniz açıkları ve Güneybatı Karadeniz kıyıları (< 200 m) tuzluluk, sıcaklık, besin maddeleri, çözünmüş oksijen ve sülfür derinlik profilleri.(31)


Derin bir havza olan ve 125 m -200 m’nin altında sülfür içerikli suları olan ve Karadeniz, büyük nehir tatlı su girişleri nedeniyle, düşük (17- 18 PSU (g/kg - %o ppt)) tuzluluğa (salinity) sahip yüzey ile tabakalanmıştır. Kışın esas olarak kuzeybatı kıyı sahanlığında (shelf) ve şiddetli kış koşullarında, merkezi minimum sıcaklık bölgesi oluşur ve bu soğuk ara su tabakasında sıcaklık (temperature) 6 - 8 (°C)’dir. Bu soğuk ara su tabakası üst katmanda bulunur.(30)

Yüksek oksijenli üst karışım tabakasının hemen altında tuzluluk (salinite) değişimlerinin aniden arttığı haloklin’de (yaklaşık 100 m - 150 m kalınlığında) bir oksijen gradyanı (oksiklin) oluşur. Derine doğru bu tabaka oksijen düşüş bölgesi ve oksijen oranının çok düşük olduğu suboksik tabaka (SOL) tarafından takip edilir. Oksijen oranının çok düşük olduğu suboksik tabaka (SOL) altındaki derin havza, genel olarak oksijensiz (anoksik) ve hidrojen sülfür içeren su kütleleri tarafından işgal edilir.(30)

Kıyı sahanlığı (shelf) akıntısıyla, antisiklonik girdaplar ve merkezi girdaplarla; oksijen gradyanı (oksiklin) ve oksijen oranının çok düşük olduğu suboksik tabaka (SOL) derinliği ve kalınlığı, ayrıca bölgesel olarak tuzluluk (salinite) değişimlerinin aniden arttığı haloklin tabakası derinliğinde düşüş hâkim olur.(30)

Kıyı ve açık denizdeki silikat (Si) derinlik profilleri tuzluluğa çok benzer karakteristik gösterir. Tuzluluk (salinite) değişimlerinin aniden arttığı haloklin içinde, derinlik arttıkça oksijensiz (anoksik) sınır olan 75 - 80 µm seviyeleri de sürekli olarak yükselir. 1.500 m’nin Altındaki derin havza sularında yaklaşık 300 - 320 µm’lik maksimum (anoksik sınırın ortalama 4 katı) yoğunluğa ulaşır.(30)

Karadeniz’e giren tuzlu Akdeniz suları, Güneybatı Karadeniz ara sularına akmadan önce, kıyı bölgesindeki soğuk ve az oksijenli acı sular ile karışır ve besince zenginleşir, fakat oksijence fakirleşir. Oluşan karışımın tuz derişimi yüksek olduğundan, yoğunluk değişimlerinin aniden arttığı piknoklin tabakası içine ve sülfidik su tabakasına iner. Bu etkileşim, oksijen ve besin maddelerini derinliklere iletir ve Güneybatı Karadeniz kıyı sahanlığının oksijence zengin (oksik) üst sularındaki dikey dağılımları kısmen değiştirir.(30)

Büyük miktarlarda nitrat ve silikat yüklü nehir deşarjları ve NOx (nitrat+amonyak) bakımından zengin ıslak çökeltilerle beslenen Karadeniz, dünyanın en büyük yarı kapalı oksijensiz (anoksik) tabakalı denizlerinden biridir. Bu nedenle, yüzey tabakası tuzluluk (salinity) 16,5 - 18,5 PSU (g/kg - %o ppt) acı sular tarafından işgal edilir.(35) (Terminolojide 0 - 5 PSU (g/kg - %o ppt) tatlı su (fresh water), 5 - 30 PSU (g/kg - %o ppt) acı su (brackish water), 30 - 50 PSU (g/kg - %o ppt) tuzlu su (salt water), ve özellikle 35 PSU (g/kg - %o ppt) deniz suyu (marine water) olarak geçer.)(25)

 

Oksijen oranı yüksek (oksik) üst tabaka, daha tuzlu ve sülfür içeren oksijeni düşük (anoksik) alt su tabakasından, karışma bölgesinin altındaki kalıcı tuzluluk (salinite) değişimlerinin aniden arttığı haloklin tabaka içinde bulunan oksik/anoksik ara geçiş tabakası ile ayrılır. Bunun altındaki tuzlu ve sülfür içeren tabakada oksijensiz (anoksik) şartlar hâkimdir.(35)

 

Verimli euphotic bölgesinden (ilk 200 m derinlik) tuzluluk (salinite) değişimlerinin aniden arttığı haloklin derinliklerine ve derin sulara büyük miktarlarda partikül organik madde (POM) girdisi, derin havuz üzerinde oksijen gradyanı (oksiklin), oksijen eksikliği tabakası (suboksik tabaka veya SOL) ve sülfidik su tabakası oluşumuna yol açmıştır.(35)

 

Son çalışmalar, sülfidik ve oksijeni düşük (anoksik) su kütlelerinin derin havzada, 16,15 – 16,20 kg/m-3 yoğunluk (sigma-t) derinliklerinde ortaya çıktığını göstermiştir. Bu birkaç on yıl içinde, Karadeniz kıyı ekosistemine besin girdilerinin kara kaynaklı artışı, kıyı ve açık denizdeki alg üretim oranlarını, parçacık (partikül) organik madde (POM) bolluğunu ve euphotic bölgesinin (ilk 200 m derinlik) altındaki daha derinlere girişini arttırdı ve son elli yılda Karadeniz ekosisteminde dramatik değişikliklere yol açmıştır.(35)

Şekil 15. Bentik (infaunal ve epibenthic türler) ve pelajik, deniz ve nehir ağzında yaşayan türler için derinlik hiyerarşik şeması.(25)


  1. Denizel Yaban Hayatı:

Tuzluluk (salinity), derişik oksijen (dissolved oxygen, DO) ve sıcaklık (temperature), su canlılarının varlığını doğrudan etkiler. Bir canlının su içerisinde sağlıklı gelişim gösterebilmesi ve biyolojik faaliyetlerini tam olarak yerine getirebilmesi için en önemli öğe derişik oksijen (dissolved oxygen, DO)’dir.

Okyanus ve denizlerdeki bu fizyolojik ve kimyasal değerler heterojen yapıdadır ve akıntılar, dalgalar, rüzgârlar, gel-git, koriolis etkisi, dünyanın manyetik alanı, su yoğunluk değişkenleri, ayrıca basınç etkileri, atmosferik ve hidrolojik olaylar vb. gibi sebeplerle sürekli karışmakta veya tabakalanmalar oluşmaktadır. Bu tabakalanmalar başlıca şu şekilde sınıflandırılabilir:

Yoğunluk (density): Okyanus ve deniz sularının yoğunluğu tuzluluğa (salinity) ve derinliğe bağlı olarak artış gösterir ve bu artış düzenli değildir. Önce yavaştır, belli bir derinlikten sonra “yoğunluk” ani olarak yükselir. Yüzeysel tabakanın altında “yoğunluk” değişimlerinin aniden arttığı tabakaya “piknoklin tabakası” denir.(2)

Tuzluluk (salinity): Okyanus ve deniz sularının tuzluluğu, (buharlaşma sonucu yoğunluk artışı sebebiyle) derinliğe bağlı olarak artış gösterir ve bu artış düzenli değildir. Önce yavaştır, belli bir derinlikten sonra “tuzluluk (salinite)” ani olarak yükselir. Yüzeysel tabakanın altında “tuzluluk (salinite)” değişimlerinin aniden arttığı tabakaya “haloklin tabakası” denir.(2)

Denizel organizmalar tuzluluğa olan toleranslarına göre iki grupta incelenir:

  • Stenohalin formlar: Dar tuzluluk oranlarına toleranslı olan organizmalardır.

  • Örihalin formlar: Çok geniş tuzluluk oranlarına toleranslı olan organizmalardır.

Su sıcaklığı (temperature): Okyanus ve deniz sularının sıcaklığı, (güneş ışını geçirgenliğinin düşmesi sebebiyle) derinliğe bağlı olarak düşüş gösterir ve bu düşüş düzenli değildir. Önce yüksektir, belli bir derinlikten sonra “su sıcaklığı” yavaşça düşme eğilimine girer. Yüzeysel tabakanın altında “su sıcaklığı” değişimlerinin aniden yavaşladığı tabakaya “termoklin tabakası” denir.(2)

Denizel organizmalar sıcaklığa olan toleranslarına göre üç grupta incelenir:

  • Stenoterm Termofil: Yüksek sıcaklık derecelerine gereksinme gösteren organizmalardır.

  • Euriterm formlar: Çok geniş sıcaklık derecelerine toleranslı olan organizmalardır.

  • Stenoterm Psikrofil: Düşük sıcaklık derecelerine gereksinme gösteren organizmalardır.

Piknoklin, haloklin ve termoklin tabakalarının (tatlı suda metalimnion tabaka) üzerinde “yüzey tabakası (tatlı sularda epilimnion tabaka)” ve bu tabakaların altında da “derin su tabakası (tatlı sularda hipolimnion tabaka) bulunur.

Akıntılar hem planktonik (yoğunluğun direkt etkisi ile özellikle suda asılı halde duran), nektonik (yüzmeye zorunlu olan) organizmaların, hem de suda çözünmüş ya da asılı halde bulunan maddelerin yerini değiştirerek organizmalar üzerinde etkili olur.

Gelgit, dalgalar ya da soğuk su yükselmesinin yol açtığı karışmalar, suda asılı (planktonik) ve suda hareket helindeki (nektonik) bu organizmaların yoğunluk dağılımını, dolayısıyla suyun ışık ve ısı geçirgenliğini değiştireceğinden, bu değişim sonucunda yoğunluk, tuzluluk ve su sıcaklık karışımı meydana gelebilir ve bu tabakaların etkileri hafifler ya da “nadiren” ortadan kaybolur. Suyun ışık geçirgenliği organizmalar üzerinde direkt etkili olur.

Denizel organizmalar ışığa olan toleranslarına göre dört grupta incelenir:

  • Eurifotik formlar: Işık değişikliklerine karşı toleranslı olan organizmalardır.

  • Fotofil formlar: Yaşantıları için fazla ışığa gereksinme gösteren organizmalardır.

  • Siafil formlar: Az ışıklı ortamlarda, başka bir değişle iri boylu alglerin gölgesinde yaşayan organizmalardır.

  • Afotik formlar:  Işıksız ortamlarda, yani derin deniz diplerinde yaşantılarını sürdüren organizmalardır.

Sular tuzluluk oranına göre, iki farklı şekilde sınıflandırılabilir: “Venedik sistemi (1959). Acı suların sınıflandırılmasına ilişkin sempozyumun nihai kararı”(34) ve “Pratik Tuzluluk Skalası 1978 ile ilgili arka plan belgeleri ve destekleyici veriler.”(32) yayınlarında bu kriterler açıklanmıştır.

Bir çeşit İhtiyoloji ve Limnoloji veri tabanı olan FishBase “A Global Information System on Fishes” (Balıklara İlişkin Küresel Bilgi Sistemi) veri tabanında da, “Pratik Tuzluluk Skalası 1978 (PSS-78)” kullanır.(13)(32)

Suların tuzluluk oranına göre sınıflandırılması, yukarıda açıklanan iki bilimsel çalışmaya(32)(34) istinaden aşağıdaki şekilde yapılır:

Şekil 16. Suların tuzluluk oranına göre sınıflandırılması.(32)(34)


Şekil 17. Tuzluluk için üç seviyeli hiyerarşik şema.(25)


Deniz suyu (marine water) olarak anılan su, öhalin (euhaline) sınıfı (binde 30-36) arasında olan sudur. Okyanus ve denizlerin “ortalama” binde ~35 (~35 PSU (g/kg - %o ppt)) olarak bilinen(32) tuzluluk (salinity) oranı (öhalin tuzluluk) arttıkça, suyun yoğunluğu artar ve derişik (suda çözünmüş) oksijen (DO) miktarı azalır. Bu bilgiden hareketle; tuzlu ve daha yüksek yoğunluklu (dolayısıyla düşük oksijenli) su, her zaman dipte yoğunlaşmaktadır.

Doğal sulardaki çözünmüş oksijen miktarı; sıcaklık, tuzluluk, sudaki karışıma ve atmosferik basınç gibi fiziksel şartlara bağlı olarak değişir. Sıcaklık ve/veya tuzluluk arttıkça suda çözünen oksijen azalır. Sudaki çözünmüş, süspanse ve çökelmiş haldeki organik maddelerin kullanıldığı reaksiyonlarla çözünmüş oksijen (DO) miktarı azalır.(8) Derişik (suda çözünmüş) oksijen (DO) miktarının, biyolojik yaşam ve çevre dengesi (ekolojik denge) için gerekli minimum değer olarak 5mg/l kabul edilmektedir.(3)

Denizel canlılarda (balıklarda) normal yaşam için en az 5 mg/l’ lik bir derişik oksijen (dissolved oxygen, DO) içeriğine gerek vardır. Aynı miktar, suya bırakılacak atık maddelerin oksidasyonu için gerekli derişik oksijen (dissolved oxygen, DO) miktarının da alt düzeyi olarak kabul edilmektedir.(27)

TÜRKİYE DENİZEL YABAN HAYATI

TÜRKİYE DENİZ FAUNASINDAKİ BALIKLAR


Türkiye denizlerinde, bilimsel olarak kayda geçmiş türler FishBase veri tabanından detaylı olarak takip edilebilmektedir. Güncel verilere göre (01.09.2020)(12):

  • Deniz balığı tür sayımız (537)’dir;


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı İncelenmiş)

Tür Sayısı

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlış tanımlama (misidentification))

11

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlışlıkla tanımlanmış (error))

4

Bulunmadığı saptanan tür (Yok edilmiş (extirpated))

5

Bulunması muhtemel tür (Varlığı şüpheli (questionable))

56

Mevcut tür (Sonradan tanıtıldı (introduced))

53

Mevcut tür (Yerli (native))

428

Toplam

557


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı Doğru Görülmemiş)

Tür Sayısı

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlış tanımlama (misidentification))

11

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlışlıkla tanımlanmış (error))

4

Bulunmadığı saptanan tür (Yok edilmiş (extirpated))

5

Toplam

20


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı Doğrulanmış)

Tür Sayısı

Bulunması muhtemel tür (Varlığı şüpheli (questionable))

56

Mevcut tür (Sonradan tanıtıldı (introduced))

53

Mevcut tür (Yerli (native))

428

Toplam

537


  • Tatlısu balığı tür sayımız (388)’dir;


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı İncelenmiş)

Tür Sayısı

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlış tanımlama (misidentification))

4

Bulunmadığı saptanan tür (Yok edilmiş (extirpated))

9

Bulunması muhtemel tür (Varlığı şüpheli (questionable))

1

Mevcut tür (Endemik/Bölgeye özgü (endemic))

54

Mevcut tür (Sonradan tanıtıldı (introduced))

28

Mevcut tür (Yerli (native))

305

Genel Toplam

401


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı Doğru Görülmemiş)

Tür Sayısı

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlış tanımlama (misidentification))

4

Bulunmadığı saptanan tür (Yok edilmiş (extirpated))

9

Toplam

13


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı Doğrulanmış)

Tür Sayısı

Bulunması muhtemel tür (Varlığı şüpheli (questionable))

1

Mevcut tür (Endemik/Bölgeye özgü (endemic))

54

Mevcut tür (Sonradan tanıtıldı (introduced))

28

Mevcut tür (Yerli (native))

305

Toplam

388


Bu türlerin bazıları hem tatlı su hem de tuzlu sularda bulunabilen ve/veya yumurtlamak için geçici göç yapabilen türlerdir. Bu türler yukarıdaki türlerin içerisine dâhildir.


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı İncelenmiş)

Tür Sayısı

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlış tanımlama (misidentification))

1

Bulunmadığı saptanan tür (Yok edilmiş (extirpated))

5

Mevcut tür (Sonradan tanıtıldı (introduced))

1

Mevcut tür (Yerli (native))

35

Toplam

42


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı Doğru Görülmemiş)

Tür Sayısı

Bulunmadığı saptanan tür (Yanlış tanımlama (misidentification))

1

Bulunmadığı saptanan tür (Yok edilmiş (extirpated))

5

Toplam

6


Türün Mevcudiyeti (Akademik Kaydı Doğrulanmış)

Tür Sayısı

Mevcut tür (Sonradan tanıtıldı (introduced))

1

Mevcut tür (Yerli (native))

35

Toplam

36


Yukarıda mevcudiyetleri sayısal olarak verilen türler ile ilgili olarak, bazı türlerin insan için tehlikeli olabilecek özellikleri bulunmaktadır. Bazı türler de avlanma, küresel ısınma, ekosistem problemleri vb. etkiler ile soylarının tükenmesi tehlikesiyle belirli oranlarda tehdit altındadırlar.


FishBase verilerine göre sularımızdaki mevcudiyeti kabul gören (akademik kaydı doğrulanmış) türler ile ilgili olarak; insan için tehlikeli olabilecek türler ve soylarının tükenmesi tehlikesi bulunan türler, görsel olarak pasta grafiklerle ve bu türlerin bilimsel isimleri de tablolarla aşağıda ortaya konmuştur. Türlerin isimleri yöresel olarak oldukça geniş (ve çakışmalı) yelpazeye sahip olduğundan, sadece literatürdeki bilimsel isimler bu çalışmada paylaşılmıştır.


  • Literatüre geçmiş tehlikeli deniz balığı türleri(12) (pasta grafik):



Şekil 18. Literatüre Geçmiş Tehlikeli Türler(12) (FishBase.Deniz Balıkları).


  • Literatüre geçmiş tehlikeli deniz balığı türleri(12) (bilimsel isim listesi):

Liste 1. Literatüre geçmiş tehlikeli deniz balığı türleri(12) (bilimsel isim listesi).

  • Literatüre geçmiş tehlikeli tatlısu balığı türleri(12) (pasta grafik):



Şekil 19. Literatüre Geçmiş Tehlikeli Türler (FishBase.Tatlısu Balıkları).


  • Literatüre geçmiş tehlikeli tatlısu balığı türleri(12) (bilimsel isim listesi):



Liste 2. Literatüre geçmiş tehlikeli tatlısu balığı türleri(12) (bilimsel isim listesi).




  • IUCN'e göre tehlike altındaki deniz balığı türleri(12) (pasta grafik):



Şekil 20. IUCN'e Göre Tehlike Altındaki Tür Sayıları(12) (FishBase.Deniz Balıkları).


  • IUCN'e göre tehlike altındaki deniz balığı türleri(12) (bilimsel isim listesi):


Liste 3. IUCN'e göre tehlike altındaki deniz balığı türleri(12).

  • IUCN'e göre tehlike altındaki tatlısu balığı türleri(12) (pasta grafik):



Şekil 21. IUCN'e Göre Tehlike Altındaki Tür Sayıları(12) (FishBase.Tatlısu Balıkları).


  • IUCN'e göre tehlike altındaki tatlısu balığı türleri(12) (bilimsel isim listesi):



Liste 4a. IUCN'e göre tehlike altındaki deniz balığı türleri-a.(12)



Liste 4b. IUCN'e göre tehlike altındaki deniz balığı türleri-b(a’nın devamıdır).(12)


Yukarıdaki grafiklerden şu sonuçları çıkarabiliriz:


FishBase'e göre insan için tehlikeli olabilecek deniz balığı ve tatlısu balığı türlerimiz incelendiğinde;


  • Sularımızda varlığı akademik çalışmalarla kabul görmüş 537 deniz balığı türünün ortalama %10’unun,  yani 55 türün (bu sayıya Ciguatera zehirlenmesi raporları dâhil edilmemiştir, çünkü bölgemiz için Ciguatera zehirlenmesi riski bulunmamaktadır)(16) insan için tehlikeli olabileceği bildirilmiş iken,


  • Sularımızda varlığı akademik çalışmalarla kabul görmüş 388 tatlısu balığı türünün ortalama %9’u,  yani 35 türün insan için tehlikeli olabileceği bildirilmiştir.


  • Ekosisteme potansiyel zararlılık açısından deniz balıkları 2 (%o 4) tür ile temsil edilmekte olup, tatlısu balıkları içerisinde 31 (%o 80) türün potansiyel zararlılığı bildirilmiştir. Tatlısu balıklarımızda potansiyel zararlılık katsayısı, deniz balıklarına oranla 20 kat fazladır.


FishBase ve IUCN'e göre soylarının tükenmesi tehlikesi altındaki deniz balığı ve tatlısu balığı türlerimiz incelendiğinde;


  • Sularımızda varlığı akademik çalışmalarla kabul görmüş 537 deniz balığı türünün ortalama %10’unun,  yani 53 türün soylarının tükenmesi tehlikesi bulunurken,


  • Sularımızda varlığı akademik çalışmalarla kabul görmüş 388 tatlısu balığı türünün ortalama %27’si,  yani 106 türün soylarının tükenmesi tehlikesi bulunmaktadır.


Sucul ekosistemler açısından bakıldığında, özellikle tatlısu balıklarımız acilen korunma altına alınmalıdır. Ayrıca tatlısu ekosistemlerimiz dikkatli bir şekilde koruma, kontrol ve denetimlerden geçirilmeli, potansiyel zararlı türler için uygulamalar arttırılmalı ve yeni yöntemler geliştirilmelidir. Denizel yaban hayatı konusu içerisinde, tatlısu balıklarına bu sebeple özellikle değinmiş olduk.


Sonraki sayılarımızda “Türkiye Denizel Yaban Hayatı” nı daha yakından tanıyacak ve türler ile ilgili bilimsel verileri, detaylı olarak paylaşmaya devam edeceğiz.


Dünyada dört bir yanı tek ülke sınırları içerisinde çevrelenmiş tek deniz (Marmara Denizi) olan ve üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde, denizel yaşama daha fazla değer verilmesi ve Denizcilik Bakanlığı kurulması dileğiyle..


Saygılarımla..


        Soner ALPAY



Kaynaklar:

  1. Akpınar, A., Yılmaz, E., Fach, B. A., Salihoğlu, B. (2016) Physical Oceanography of the Eastern Mediterranean Sea, in: Turan, C., Salihoğlu, B., Özgür Özbek, E., Öztürk, B. (Eds.), The Turkish Part of the Mediterranean Sea; Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 43, Istanbul, Turkey, pp. 1-14.

  2. Altındağ, A. (2015) “Deniz Biyolojisi” Sunumu, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı. 43P.

  3. Artüz, M. L., Okay, I.A., Mater, B., Artüz, O. B., Gürseler, G., Okay, N. 2007. Bilimsel Açıdan Marmara Denizi, Türkiye Barolar Birliği Yayınları. 290P.

  4. Beşiktepe, S.T., H.I Sur, E. Özsoy, M.A. Latif, and T. Oguz, 1994. The circulation and hydrography of the Marmara Sea. Progress in Oceanography, 34: 285-334.

  5. Costello M.J. et al. 2010. Surface Area and the Seabed Area, Volume, Depth, Slope, and Topographic Variation for the World’s Seas, Oceans, and Countries. Environ. Sci. Technol. 44, 8821–8828.

  6. Çağatay, M.N., Eris, K., Ryan, W.B.F., Sancar, U., Polonia, A., Akcer, S., Biltekin, D., Gasperini, L., Gorur, N., Lercolais, G., and Bard, E., 2009, Late Pleistocene–Holocene evolution of the northern shelf of the Sea of Marmara: Marine Geology, v. 265, p. 87.

  7. Çağatay, M. N., Uçarkuş, G., Alpar, B. (2016) Geology and Morphotectonics of the Sea of Marmara, in: Özsoy, E., Çağatay, M.N., Balkıs, N., Balkıs, N., Öztürk, B. (Eds.), The Sea of Marmara; Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 42, Istanbul, Turkey, pp. 209-226.

  8. Dişli M., Akkurt F., Alıcılar A., 2013. Şanlıurfa Balıklıgöl Suyunun Bazı Kimyasal Parametrelerinin Mevsimlere Göre Değişiminin Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dergisi, 19 (3), 287–294.

  9. Ergün, M. (2015) General Tectonics of the Aegean Sea Area and Geophysical Signatures, in: Katağan, T., Tokaç, A., Beşiktepe, Ş., Öztürk, B. (Eds.), The Aegean Sea Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 41, Istanbul, Turkey, pp. 78-93.

  10. Ertek T. A. (2016) Coastal Geomorphology of Sea of Marmara and Its Islands, in: Özsoy, E., Çağatay, M.N., Balkıs, N., Balkıs, N., Öztürk, B. (Eds.), The Sea of Marmara; Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 42, Istanbul, Turkey, pp. 290-306.

  11. Ertek, T. A. (2017) Coastal Geomorphology of the Black Sea Coast of Turkey, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 14-31.

  12. FishBase A Global Information System on Fishes. (01 Eylül 2020). Erişim tarihi: 01 Eylül 2020, http://www.fishbase.us/search.php?c_code=792#country

  13. FishBase A Global Information System on Fishes. (20 Eylül 2020). Erişim tarihi: 20 Eylül 2020, https://www.fishbase.in/Glossary/Glossary.php?q=salinity&language=english&sc=is

  14. Göksel, Ç., İpbüker, C., Bildirici, İ.Ö., Uluğtekin, N. (2015) The Aegean Sea with Numbers, in: Katağan, T., Tokaç, A., Beşiktepe, Ş., Öztürk, B. (Eds.), The Aegean Sea Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 41, Istanbul, Turkey, pp. 16-26.

  15. Gündüz M., Özsoy, E. (2016) On Water Transport Variability of the Bosphorus Strait, in: Özsoy, E., Çağatay, M.N., Balkıs, N., Balkıs, N., Öztürk, B. (Eds.), The Sea of Marmara; Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 42, Istanbul, Turkey, pp. 118-134.

  16. IAMAT, International Association for Medical Assistance to Travellers. "Ciguatera Fish Poisoning". Erişim 18 Eylül 2020. https://www.iamat.org/risks/ciguatera-fish-poisoning#

  17. Karakoç, F. T., Ediger, D., Başar, E., Beken, Ç. P. (2017) Preparedness and Response to Oil Pollution in the Black Sea, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 432-446.

  18. Marino, G., 2008. Palaeoceanography of the interglacial eastern Mediterranean Sea. LPP Contribution. 24:145 pp. 15.

  19. NOAA National Oceanic And Atmospheric Administration. World Ocean Atlas 2009 Figures. (20 Eylül 2020). Erişim tarihi: 20 Eylül 2020, https://www.nodc.noaa.gov/cgi-bin/OC5/WOA09F/woa09f.pl?parameter=s

  20. Oğuz T. (2015) Interaction of the Aegean Sea with the Turkish Straits System in terms of Flow and Water Mass Characteristics, in: Katağan, T., Tokaç, A., Beşiktepe, Ş., Öztürk, B. (Eds.), The Aegean Sea Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 41, Istanbul, Turkey, pp. 40-54.

  21. Oğuz, T. (2017) Physical Oceanography, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 1-13.

  22. Özsoy, E., Altıok, H. (2016) A Review of Hydrography of the Turkish Straits System, in: Özsoy, E., Çağatay, M.N., Balkıs, N., Balkıs, N., Öztürk, B. (Eds.), The Sea of Marmara; Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 42, Istanbul, Turkey, pp. 13-41.

  23. Özsoy, E., Altıok, H. (2016) A Review of Water Fluxes across the Turkish Straits System, in: Özsoy, E., Çağatay, M.N., Balkıs, N., Balkıs, N., Öztürk, B. (Eds.), The Sea of Marmara; Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 42, Istanbul, Turkey, pp. 42-61.

  24. Powley, H., Cappellen, P. V., Krom, M. D. (2017). Nutrient Cycling in the Mediterranean Sea: The Key to Understanding How the Unique Marine Ecosystem Functions and Responds to Anthropogenic Pressures. Functions and Responds to Anthropogenic Pressures. pp. 47–77.

  25. Reusser D. A., Lee, H. (2011). Reusser DA, Lee H. Evolution of natural history information in the 21st century-developing an integrated framework for biological and geographical data. Journal of Biogeography. 2011;38:1225–1239.

  26. Sannino, G., Sözer, A. and E. Özsoy 2016. A high-resolution modelling study of the Turkish Straits System. Submitted for publication in Ocean Dynamics. pp. 38.

  27. T.C. Resmi Gazete. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği. 31.12.2004. Sayı: 25687, Başbakanlık Basımevi, Ankara.

  28. Tezcan, D., Yücel, M., Çifçi, G. (2017) Geology and Geophysics of the Southern Shelf of the Black Sea, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 32-51.

  29. Tuğrul, S., Yücel, N., Akçay, İ. (2016) Chemical Oceanography of North Eastern Mediterranean, in: Turan, C., Salihoğlu, B., Özgür Özbek, E., Öztürk, B. (Eds.), The Turkish Part of the Mediterranean Sea; Marine Biodiversity, Fisheries, Conservation and Governance. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 43, Istanbul, Turkey, pp. 15-29.

  30. Tuğrul, S. (2017) Long-Term Impacts of Anthropogenic Nutrient Inputs on the Black Sea Upper (Oxic-Suboxic) Layer Chemistry, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 85-97.

  31. Tuğrul, S. (2017) Long-Term Impacts of Anthropogenic Nutrient Inputs on the Black Sea Upper (Oxic-Suboxic) Layer Chemistry, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 87.

  32. UNESCO (1981). Background papers and supporting data on the Practical Salinity Scale 1978. UNESCO Tech Pap Mar Sci (37):7.

  33. Ünlü, S., Alpar, B. (2017) Evaluation of Monoaromatic Hydrocarbon Pollution in Sediments Offshore Turkish Black Sea Coast, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 419-431.

  34. Venice system (1959). The final resolution of the symposium on the classification of brackish waters. Archo Oceanogr. Limnol., 11 (suppl): 243–248.

  35. Yücel, N., Tuğrul S. (2017) Microbial (Primary and Bacterial) Production and Organic Carbon Distribution in the Southern Black Sea, in: Sezgin M., Bat, L., Ürkmez, D., Arıcı, E., Öztürk, B. (Eds.), Black Sea Marine Environment: The Turkish Shelf. Turkish Marine Research Foundation (TUDAV), Publication No: 46, Istanbul, Turkey, pp. 72-84.